28 Nisan 2014 Pazartesi

0-1 Yaş Sosyal Gelişim


www.herseybebeklere.com
0-1 Yaş Sosyal Gelişim 

Temelleri ilk yılda atılan psikolojik gelişim tüm yaşam boyu sürer. Gelişimin en hızlı olduğu dönem 0-3 yaş olmakla beraber, her yaşa özgü tamamlanması gereken fiziksel, sosyal, zihinsel, cinsel, duygusal ve ahlaki görevler vardır. Bilinmelidir ki, hiçbir çocuk yürümeyi öğrenmeden koşmayı öğrenemez. Ancak hangi çocuğun ne zaman yürüyeceği, ne zaman koşacağı birbirinden farklı zamanlarda olur.

0-1 yaş:

Bebek, dünyaya geldiği andan itibaren sanıldığı gibi pasif değildir. Yeni doğan bebekler duyar, görür, tat alır, koklar, dokunmayı hisseder. Her an öğrenir, bu nedenle zengin bir uyarıcı çevreye ihtiyacı vardır. İlk yıl içinde bebek, ihtiyaçlarını ancak ağlayarak belirtir. Bebeğe asıl bakan kişi (bu anne ya da bir başkası olabilir) onun ağlama biçiminden ne istediğini anlayıp bebeğin ihtiyacını sevecenlikle yerine getirirse, bebekte “Ben bakılmaya değerim, benim ihtiyaçlarım önemli” duygusu gelişir. Buna karşın, bebeğin ağlamalarına kimse gelmezse, ya da her seferinde farklı kişi gelir ve farklı şekilde (biri sevecenken diğeri aceleci, sessiz, asık suratlı, vb.) bakım verirse, bebek değerli olup olmadığına karar veremez ve çevresine güven duyamaz. Kendine bakan kişiye güven duymuş olan çocuk ise, biraz bekletilse de sonunda sıkıntısının giderileceğini bilir, annesinin bir süre gözden uzaklaşmasına dayanabilir.

Bebek, dünyaya geldikten sonraki ilk 6 ay içinde annesiyle iletişim kurmayı ve onu oyuna teşvik etmeyi öğrenir. Eğer bebek gülümsediğinde anne de ona gülümser, bebeğin seslerini taklit ederek onunla konuşur ve oynarsa, bebek de ona cevap verme isteği duyar. Böylece bebeğin ilk sosyal ilişki kurma becerisi gelişmeye başlar. Zamanla anneye bağlanır ve güven duyar. Güven duygusu, 1.5-2 yaşına kadar gelişimi destekleyen en temel ihtiyaçtır. Bağlandığı kişiyi güvenli bir zemin olarak gören 1 yaş üstü çocuğu, dış dünyayı tanımak için anneden bağımsız hareket etme cesaretini ancak kendinde bulabilir.

Çocuğun temel ihtiyaçlarından biri de, kucağa alınmak, sarılınıp okşanmaktır. Bazen bebekler sebepsiz yere ağlar. Bu zamanlarda kucaklayın onu. Öpün. Onu şımartmaktan korkmayın, çünkü bebekler şımarmaz.

Beslenme:

Bebeğinizi acıktıkça doyurun. Bir programa göre beslemeye kalkarsanız, bebek acıktığında karnı doyurulmayacağı için yaşama karşı güvensizlik duyar. Bazı çocuklar, öfkesini daha iler ki yaşlarda beslenmeyi reddederek, ya da çeşitli beslenme sorunlarıyla ortaya çıkarır.

0-2 ay:

Kendine bakan kişiyi sesinden, kokusundan tanır.

2 ay:

Kendine gülümsendiğinde o da gülümseyerek karşılık verir.

6 ay:

Aynada kendi yansımasını tanır. Gözünün önünden kaybolan nesneyi unutur, aramaz: “Görünmüyorsa yoktur”. Tepkileri amaçlı değil rastlantısaldır.


2-7 ay:

Ayrım yapmadan, kendisiyle ilgilenen herkesle birlikte olmaktan zevk alır. Kucakta olmak ister.

7-9 ay:

Tek bir kişiye bağlanır. Ondan ayrı kaldığında endişelenir.

9 ay:

Kaybolan nesneyi arar. Görünmese de var olduğunu bilir. Amaçlı davranış başlar. Anne başka bir bebeği kucağına alırsa ağlamaya başlar. Anne dışındaki kişilerle de kalmasını sağlanmalıdır.

8-12 ay:

Yabancılardan korkar.

12 ay:

Sözcük yerine semboller kullanır: çuf çuf, düt gibi. Yetişkinler ise gerçek kelimeleri kullanmalıdır. Genelleme yapar, örneğin tüm kuşlara “gaga” der. Çocuğun konuşması için, sözcüğün anlamını bilmesi gerekir. Bu nedenle resimli kitapların yardımıyla objelerin görünüşü ile ismi eşleştirilmelidir. Çocuk, oyuncak arabasını istediğinde, yetişkin bunu verirken “İşte araba” demelidir. Kitap okuma alışkanlığını kazandırmak için uygun dönemdir. Özellikle analı-yavrulu hikayeler ilgilerini çeker. Bol resimli, her sayfada bir kelime ya da bir cümle yazılı, kalın veya dayanıklı sayfalı kitaplar seçilmelidir. İlk yılın sonlarına doğru, doldurup boşaltma oyunlarını sever.

Kadıköy Şifa Hastanesi Doktorları

www.herseybebeklere.com Annelere Bilgiler Sunmaya Devam Ediyor.

23 Nisan 2014 Çarşamba

Bebek ses vermiyorsa!

Her anne - baba bebeğinin bir an önce konuşmasını ister. Hatta kimi anne bebeğinin ağzından çıkacak ilk “anlamlı” kelimeyi duymak için çalışma hayatına dönmez, kimi çevresindeki başka bebeklerle kendininkini kıyaslayıp sıkıntıya girer. Oysa bebeklerin konuşma yeteneklerini kendi hızlarıyla geliştirdiklerini de unutmamak gerek. 

Delaware Üniversitesi’nden Dr. Roberta Golinkoff, “Her bebeğin ilk yıllarındaki gelişim dereceleri kendilerine özgüdür. Ancak bu, ebeveynlerin bebeklerinin dilsel gelişimini destekleyici bir yol ve etkileşimli bir çevre oluşturmasına engel değildir” diyor. Delaware Üniversitesi’nde tasarlanan ve evde uygulanabilen bazı basit testlerle ebeveynlerin bebeklerinin dilsel gelişimlerini ölçmeleri mümkün. Bu yazıda, ilk bir yıl boyunca uygulayabileceğiniz basit önerileri bulacaksınız. 




0-3 ay: 
Uzmanlara göre bebekler çevreyle etkileşim içinde olmak ister ve hatta kendilerine özgü sesler geliştirerek bunu dener. - Bebeğinizin iletişim kurmaya çalışıp çalışmadığını anlamak için, onunla konuşma mesafesinde oturun ve bir şey söylemeyin. Bebeğinize ifadesiz bir yüz ifadesiyle bakın. Ve ondan iletişim kurmayı denediğine dair bir işaret gelene dek bekleyin. Sesler çıkarıp, elini ya da kolunu oynatması gibi işaretler olabilir. 



4-8 ay: 
Bebekler vurgulanmış ses kalıplarını içeren kelimeleri seçerek bir dili öğrenir (sesleri bir insanla ya da nesneyle bağdaştırabilir). - Bebeğinizin kelimelerin anlamları arasındaki farkı anlamaya başlayıp başlamadığını, başka isimlerle seslenerek öğrenebilirsiniz. Bebeğinizin sizi görebilmesi için dönmesi gereken bir yerde durun ve adını söyleyin. Size dönüyor mu? Eğer dönüyorsa yüzünde boş mu yoksa beklenti dolu bir ifade mi olduğuna dikkat edin. Sonra yeniden eski pozisyonunu almasını bekleyin ve adını tekrar söyleyin. Bu defa tepkisinin ne olacağına bakın. 



9-12 ay: 
Birinci senenin sonlarına doğru bebekler daha iletişime açık ve girişken olmaya başlar. Aktif bir şekilde temas kurmaya çalışır, genellikle işaret etmek gibi fiziksel işaretler kullanır ve bunun yanı sıra çeşitli sesler çıkarıp göz kontağı kurarak amaçlarına ulaşır. Uzmanlara göre bu dönemde bebekler parmakla işaret etmenin aslında parmağı göstermek değil hedefledikleri nesneyi ya da kişiyi belirtmek olduğunu anlar. 




- Bebeğinizin “parmakla işaret”ten ne anladığını öğrenmek için yakın çevredeki bir nesneye işaret edin ama televizyon ya da radyo gibi sesli nesneleri seçmeyin çünkü bu durumda bebeğiniz parmağınızı değil de sesi takip edebilir. Şimdi bebeğiniz parmağınıza mı yoksa işaret ettiğiniz nesneye mi bakıyor ve nasıl bir tepki veriyor?

Eğer çocuğunuz bu dönemlerde uyguladığınız egzersizlere yanıt vermiyorsa, doktorunuzla görüşmenizde fayda var. İlk yıl süresince kulak enfeksiyonları ile karşılaşmak mümkün olsa da, sürekli tekrarlayan enfeksiyonlar bebeğinizin konuşma gelişimini engelleyebilir, unutmayın!










22 Nisan 2014 Salı

SICAK HAVA ERKEN DOĞUMA NEDEN OLABİLİR !


Hacettepe Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tarık Aksu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hamilelerin, sıcak havanın etkisiyle bazı sağlık sorunları ile karşılaşabileceklerini ifade ederek, giyim, spor ve beslenmeye yönelik önlemlerle, sıcak havanın olumsuz etkisinin azaltılabileceğini söyledi


Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıklarının yorgunluk, yüksek tansiyon, sırt ağrısı, varis, ayaklarda ödem ve ciltte güneş lekeleri gibi birçok sağlık problemine yol açabildiğini belirten Aksu, özellikle hamilelerin bundan çok etkilendiğini ifade etti. Aksu, "Sıcak havanın etkisiyle vücudun susuz kalması, rahimde kasılmalara, kasılmalar doğum sancılarına ve erken doğuma neden olabilir" uyarısında bulundu. 

Aksu, gebelerin, enfeksiyonlara karşı direncinin diğer bireylere göre daha düşük olduğunu vurgulayarak, mantar, idrar yolu ve vajina enfeksiyonların da erken doğuma neden olabilecek sorunlar yaratabileceğine dikkati çekti. Sıcak havanın etkisiyle aşırı terleme, kızarıklık ve kaşıntının çeşitli mantar rahatsızlıklarına yol açabileceğini anlatan Aksu, gün içinde sık sık ılık duş alınmasının faydalı olacağını kaydetti. 


"Günde 8-10 bardak su içmeli”
Aksu, sıcak havalarda, her zamankinden daha fazla sıvı alınması, günde 8-10 bardak su içilmesi ve bunun yanı sıra taze meyve suları ile limonata gibi içeceklerin tüketilmesi gerektiğini belirterek, çay, kahve, kola gibi kafein içeren içeceklerden uzak durulmasını önerdi. 
Hamilelerin, vücudun su ihtiyacını artıracağı ve tansiyonun yükselmesine neden olabileceği için tuzlu gıdalardan uzak durması, baharatlı yiyeceklerden ve az pişmiş etlerden kaçınmaları gerektiğini anlatan Aksu, "Kızartma türü yiyecekler tüketilmemeli, mümkün olduğunca haşlama yiyecekler yenmeli, bol sebze ve meyve tüketilmeli, karbonhidrat ağırlıklı besinlerden uzak durulmalı, sık sık ve az miktarlarda beslenilmeli" diye konuştu. 

Açık renk kıyafetler
Gebelerin güneşin zararlı etkilerinden korunmak için öğle saatlerinde kesinlikle dışarı çıkmamaları gerektiğini vurgulayan Aksu, çıkılması halinde ise geniş şapka takılması ve vücudun açıkta kalan yerlerine yüksek faktörlü koruyucu krem sürülmesini tavsiye etti. 

Hamilelerin, ter emilimini sağlayan açık renk, pamuklu, keten ve geniş kıyafetler giymesinin uygun olacağını belirten Aksu, sıcak havanın etkisiyle ayakların şişmemesi, nefes alabilmesi ve vücut dengesinin sağlanması için de ortopedik ve rahat ayakkabıların tercih edilmesi gerektiğini söyledi. 

Aksu, hava sıcaklığının olumsuz etkilerinden korunmak için hamilelere şu önerilerde bulundu: "Sıcaklığın en fazla olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında dışarı çıkılmamalı, sabah ya da güneşin etkisini kaybettiği saatlerde kısa süreli güneşlenmeler yapılmalı. 

Güneşlik altında dahi olsa sıcakta uzun süre kalınmamalı. Dışarı çıkarken geniş kenarlı şapka ve güneş gözlüğü takılmalı, yüksek faktörlü güneş koruyucu ürün kullanılmalı. 

Ani tansiyon düşmeleri, aşırı terleme ve su kaybı, bayılmaya yol açabileceği için, vücuttaki su ve mineral kaybını önlemek amacıyla bol su ile birlikte az şekerli limonata, meyve ve maden suyu tüketilmeli. Bacaklardaki ödemi gidermek için uzun süre ayakta durulmamalı ve aynı pozisyonda oturmaktan kaçınılmalı. Varis problemi olan hamileler, özel varis çorapları kullanmalı. Ağır ve fazla miktarda yemek yememeye özen gösterilmeli ve sebze, meyve ağırlıklı beslenmeye dikkat edilmeli. Aşırı sıcağın etkisiyle besin zehirlenmeleri ile karşılaşılmaması için açık yerlerde satılan gıdalar tüketilmemeli. Ayrıca, kan dolaşımının rahat sağlanabilmesi ve ödemin oluşmaması için uzun uçak yolculuğu yapılmamalı, eğer yolculuk özel araçla yapılacak ise 2 saatte bir mola verilerek 10 dakika kadar yürünmeli." 

"Yüzmek doğumu kolaylaştırıyor”
Yüzmenin, karın kaslarını sıkıştırdığı için doğumu kolaylaştırdığını belirten Aksu, özel bir durum söz konusu olmadığı sürece anne adaylarına bol bol yüzmelerini önerdi. 

Aksu, hamilelerin çok sıkı olmayan bir mayo ile serbest ve sırt üstü stillerde yüzmesinin hem anneyi hem bebeği rahatlatacağını ve karın kaslarını sıkılaştıracağını, koruyucu kremlerin de bebeğe zarar vermediğini ifade etti.